BÖLÜM IV

İşçi-Köylü İttifakı

Ekim 1917 devrimi, Leninist strateji ve taktikler doğrultusunda, işçi sınıfının topraksız ve az topraklı köylü sınıfı ile birlikte gerçekleştirdiği devrim olarak bilinir. Ancak, bu ittifakın oluşturulmasında öngörülen ilkelere yakından bakıldığında, bazı sorunların olduğu görülür.

Lenin, Nisan Tezleri’nde, bütün toprakların kamulaştırılması ve yerel Tarım İşçileri Sovyetlerinin emrine verilmesi, Fakir Köylü Sovyetleri oluşturulması, büyük toprakların Yerel Tarım İşçileri Sovyetleri ve halk yaranına model çiftlikler haline dönüştürülmesini talep eder.[1]

Sovyetler Birliğinde, tarım ve köylülük konusunda karşılaşılan sorunun aşamalı devrim kavramının ötesinde aranması gerektiği üzerinde vurgu yapmak amacıyla, Lenin’in, Nisan Tezleri’nde bu konuda söylediklerini bir kez daha hatırlamakta yarar var. Lenin, devrimin aşamaları hakkında şunları söyler: “Şubat devrimi öncesinde iktidar, feodal toprak soylularına aitti. Şubat devriminden sora iktidar bir başka sınıfa, yeni bir sınıfa, burjuvaziye ait bulunuyor. İktidarın bir sınıftan ötekine geçişi, tam anlamıyla bir devrimin birinci, başlıca ve esas belirtisidir. Burjuva devrimi ya da burjuva demokratik devrim, Rusya’da bu bakımdan tamamlanmıştır.”[2]

Tezler’in yayınlanmasının ardından aynı günlerde gerçekleştirilen 7. Bolşevik Parti Konferansında, tarım sorunu ele alınır ve bir taslak üzerinde yapılan tartışmalarda partinin izleyeceği tarım politikası kararlaştırılır. Kararda, tarımda feodal toprak ağalarının varlığının monarşinin geri getirilmesi ve tüm ülkenin geri kalmaya mahkum edilmesi tehlikesini taşıdığı belirtilir. Bunun önüne geçilmesi ve feodal bağ ve ilişkilerin yok edilmesi için köylülerin bir an önce bütün toprakları kamulaştırması gerektiği belirtilir. Bu her ne kadar bir burjuva nitelikte bir önlem olsa da, sınıf mücadelesinin başlatılması ve geri üretim ilişkilerinin kırılması anlamını taşıyacaktır. Bu nedenle, vakit geçirmeksizin bütün Rusya’da topraklara derhal el konulmalı ve el konan topraklar köylü temsilcileri Sovyetlerine devredilmelidir. Bunun için Menşevik veya Sosyal Devrimcilerin belirttiği gibi, Kurucu Meclisin toplanması beklenmemelidir. Köylülerin topraklara el konması düzenli ve mevcut varlıklara herhangi bir zarar vermeyecek şekilde gerçekleşmelidir. Son olarak, el konan büyük ölçekli toprakların kamu yararına model çiftliklere dönüştürülmesi sağlanmalıdır.[3]

Görüldüğü gibi, Lenin’in Nisan Tezleri içinde tarım ile ilgili görüşleri ile Bolşevik Partisi Konferansının tarım sorunu üzerinde aldığı karar taslağı arasında üzerinde temel bir farklılığın olduğu görülüyor. Her iki durumda da toprağın kamulaştırılmasından söz ediliyor olmasına karşın, Parti kararlarında üzerinde hiç durulmayan köylülerin el koymasından söz edilmektedir. Kararlar, açık olarak bunun burjuva demokratik devrim niteliğini taşıdığı belirtir; oysa Tezler’de tarım ile ilgili söylenenler, toprakta özel mülkiyetin kaldırılmasını içermektedir ki bu ana hatları ile sosyalist tipi bir dönüşümü öngörür.

Parti üst yönetimi ve esas olarak Lenin’in düşünce yapısında, köylülüğün nüfusun büyük bir kısmını oluşturduğu Rusya’da tarım gibi en temel konuda kısa aralıklarla birbirine taban tabana zıt görüşlerin sergilenmesi şaşırtıcıdır. Denilebilir ki, devrimci süreç içinde, zaman zaman somut durumlara göre somut çözümler üretmek, yani esas itibarı ile birbirinden farklı strateji ve taktiklerin kullanılması mümkün olabilir. Ama burada, tarım konusunda birisi sosyalist, diğeri ise burjuva nitelikte iki ayrı çözüm önerme ile kendini gösteren farklı uygulamaların bu tür bir yöntem sorunu ile açıklanması pek mümkün değildir.

Ama, o günün Rusya’sında olaylara daha yakından bakıldığında, böyle bir anlayış farkının, kabul edilemez de olsa, somut koşulların etkisi ile kaynakladığı açıklıkla görülecektir.

Şubat 1917 devrimi, kısa bir süre sonra tüm ülke çapında etkisini göstermiş, şehir merkezlerinde işçi ve asker Sovyetleri örgütlenme süreci, çeşitli etkilenmelerle kırsal kesimde de hızla yayılmaya başlar. Topraksız ve az topraklı tarım proletaryası, kırsal kesimde oluşturduğu toprak komiteleri aracılığı ile devrim dalgasının kırsal kesimde yaygınlaşmasını sağlar. Toprak komiteleri, hemen büyük toprak sahiplerinin topraklarına el koyma hareketlerine girişir. Artık proletaryanın başlattığı devrim hareketi tüm ülke çapında yaygınlaşmaya başlamıştır.

Kırsal kesimde devrim hareketinin yaygınlaşması, başta tarım proletaryası olmak üzere, köylülüğün siyasi bilincinde hızlı bir değişim başlatır. Önceleri burjuvaziyi temsil eden Kadet'lerin ağırlığı artarken, artık kırsal kesimde Sosyal Devrimcilerin (SD) etkinliklerinin yükseldiği gözlenir. Kırsal kesimde oluşturulan toprak komiteleri SD’ler tarafından ele geçirilir. SD’ler, devrimde köylülüğün temsilcisi niteliğini kazanır.

Bolşevik Partisinin Nisan konferansı, bu koşullar altında toplanır. Bolşevik parti politikasında temel değişiklik, Şubat devriminin kırsal kesimde yaygınlaşmasının bir yansımasıdır. Bolşevikler, kırsal kesimdeki fiili durumlarını parti kararlarına yansıtırlar. Bundan sonra köylülüğün toprak talebi doğrultusundaki canlılığı, Lenin’i işçi ve köylü ittifakı konusunda kafa yormaya itmiş olmalıdır.

Gerçekte Lenin, parti konferansında yaptığı konuşmada, köylülerin derhal topraklara el koyması eylemini sosyalizme doğrudan geçiş için zorunlu olduğunu söyler. Artık toprağın eski yöntemlerle işlenmesine son verilmeli, tarımsal üretim, büyük çiftliklerde yapılan modern işletmecilikle yürütülmelidir.

Parti kararlarına da yansıdığı biçimiyle, Lenin’in tarım konusunda yaklaşımının teorik ve pratik düzeyde tam bir uyum içinde olmadığını söylemek mümkündür. Lenin, daha önce, esas olarak Rusya’da kapitalizmin gelişmediğini savunan ve bu nedenle Rusya’da gerçekleştirilecek devrimin burjuva demokratik nitelik taşıması gerektiğini ileri süren Narodniklere karşı cevap niteliğindeki Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi adlı çalışması ile yanıt vermiştir. Bu çalışmasına Lenin, kapitalizmin ulaştığı düzeyi ayrıntılı biçimde açıklar. Ama daha sonra, eserinin ikinci baskısı için yazdığı önsözde, tarımsal yapının ikili karakteri üzerinde durur. Bu ikili karakter, kendini bir taraftan, tarımda feodal döneminin kalıntılarını oluşturan angarya ve serfliğin hala daha süregelmesi, bunun sonucu olarak topraksız ve az topraklı köylülüğün içinde bulunduğu olağanüstü yoksulluk ile, diğer taraftan da, köleliğin kaldırılması sonucu hız kazanan pazar için üretim ve kapitalistleşme, bunun sonucunda da hem kapitalist mülk sahipliği ve hem de bunun etkisi ile ortaya çıkan proleterleşme sürecinin hız kazanması ile gösterir. Lenin, Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi adlı eserinde, böyle bir ikili niteliğine dayalı ekonomik temelde, Rusya’da devrimin kaçınılmaz olarak bir burjuva devrimi olacağını söyler.

Ama Lenin, birçoklarının savunduğunun aksine, daha önce Plehanov’a, sonra da Nisan Tezleri ile gerek proletarya egemenliği ve gerekse tarımda burjuva devriminin niteliği konusunda geçici hükümeti oluşturan gruplara yönelttiği eleştirilerinde işçi sınıfının öncülüğünü vurgular. Ama diğerlerinden farklı olarak Lenin, burjuva demokratik devrimin burjuvazi ve onun yandaşlarının inisiyatifi ve öncülüğünde değil, ama bizzat proletaryanın öncülüğünde gerçekleştirilmesi gerektiğini söyler.

Öyle anlaşılıyor ki Lenin’e göre, bir burjuva demokratik devrimi söz konusu olsa bile, bunu da tarım kesiminde olduğu gibi proletarya yapacaktır. Böyle bakıldığında, Nisan Tezleri ile Bolşevik parti konferansı kararları arasında çelişkinin bir ölçüde azaldığı söylenebilir. Ama tabii, işçi-köylü ittifakı ile karşılaşılan sorun, Lenin’in bu ikili gibi görünen tavrı ile bağlantılı değildir. Asıl sorun, devrim sonrası koşullarda burjuva devriminde işçi sınıfının öncülüğünün niteliği, yani daha açık bir deyişle, proletarya bir taraftan sosyalist devrim yapar ve bu doğrultuda esas olarak üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti, üretimin ve dağıtımın toplumsallaştırması uğrunda çaba gösterirken, çok uzağında olmayan kırsal kesimde burjuva toplumunun kurulması, herkesin mal mülk sahibi olması, pazara yönelik tarımsal üretim yapması ve bunu kendisine serbest pazar koşullarında satmasını sağlamak için devrime katılacaktır. Lenin’in ileri sürdüğünün aksine, bunun sosyalist topluma geçiş için bir yol olabileceğini düşünmek zordur.

Açıkça anlaşılıyor ki, Nisan Tezleri ile belirtildiği gibi toprağın kamulaştırılması, sanayide olduğu gibi, tarımsal kesimde de her türlü üretim araçları üzerinde özel mülkiyetin kaldırılması açısından çok açık ve anlaşılır bir çözüm getirmektedir. Bir kere, toprakta feodal ilişkiler tümüyle çözümlenmiş olacak, tarımsal kesimde, ileri sürüldüğü gibi ikili karakter ortadan kaldırılacaktır. İkinci olarak, tarımsal kesimde topraksız ve az topraklı köylülerin asıl istedikleri şey olan yoksulluk ve fakirliğin kesin olarak önüne geçilecek şekilde, tarımda toprak dahil, tüm üretim araçlarına el konması aracılığı ile oluşturulacak devlet çiftliklerinde tüm tarımsal nüfus ücretli tarım işçisine dönüştürülecektir.

Ama bütün bu sayılanlar, uzun vadeli planlama ve çabayı gerektirecek uygulamalardır. Oysa, siyasi strateji ve taktiklerin günün koşullarına uygun, acil, kesin ve pratik çözümlerin üretilmesini gerektirir. Bu şekilde belirlenen taktik ve stratejilerin kimi zaman temel ilkeleri göz ardı edilmesi ise sık sık rastlanan bir durumdur.

Şubat devrimi ile kırsal kesimde köylü hareketlerinin canlanması sonucunda SD’lerin etkinliğini giderek artmaktadır. Birinci Sovyetler Kongresinde tarım konusunda SD’lerin programı kabul edilir. Tarımsal kesimde oluşturulacak toprak komiteleri, tarım Sovyetleri içinde örgütlendirilecektir. Bu örgütler, SD’lerin temel örgütlenme modelini oluşturur. Oluşturulan toprak komiteleri, tarımda feodal kalıntıların tasfiyesi için çalışacaktır. SD’ler tarımda münhasıran Narodniklerin öngördüğü gibi, esas olarak toprak ağalarına ait topraklarının kamulaştırılması düşünülür. Ama SD’ler artık geçici hükümet içinde yer aldıkları için, Kurucu Meclis toplantısı öncesinde, toprağın köylüler tarafından el konulmasına kesinlikle karşı çıkarlar. SD’lerin köylülük içindeki etkinlikleri giderek artırmaktadır. Lenin, SD’lerin kırsal kesimdeki örgütlenmelerini yakından izlemeye başlar.

Yaz ayları sonunda gerilim iyice yükselir. Bu sırada SD’ler, tarım sorunu üzerinde Köylü Sovyetleri Delegelerinin görüşlerini yansıtan bir taslak hazırlarlar. Taslak, büyük topraklara el konulması, toprak mülkiyetinin halka ait olması, kiralık işçi çalıştırmanın serbest bırakılması, toprağın alım-satımının yasaklanması ve toprağın adil olarak dağıtılmasını içerir. Lenin, bu taslağın program olarak kabul edilebileceğini, ancak bunun hayata geçirilmesinin bu program esasında oluşturulacak bir işçi-köylü ittifakı temelinde proletarya iktidarı altında mümkün olabileceğini söyler.

Ekim devriminin hemen arifesinde Lenin, tüm Rusya halkına yaptığı çağrıda, toprak üzerinde mülkiyetin kıldırıldığını duyurur.[4] Aynı gün, Rusya Sovyetleri Kongresi tarafından onaylanan toprak kararnamesinde, bütün topraklara bedelsiz olarak el konduğu, bu şekilde el konan toprakların Köylü Sovyetleri Toprak Komitelerinin tasarrufuna verildiği, toprakların korunması sorumluluğunun Köylü Sovyetlerine ait olduğu belirtiliyor ve son olarak, SD’ler tarafından hazırlanan toprak programının geçerli olduğu belirtiliyordu.[5] Böylelikle SD’lerle toprak kararnamesi ile somut olarak işçi-köylü ittifakı oluşturulmuş olmaktaydı.

Toprak kararnamesi, üzerinde sürdürülen çok yoğun tartışmalar sonrasında, Ocak 1918 tarihlerinde toplanan 3. Rusya Sovyetleri kongresinde tartışılarak Toprağın Sosyalizasyonu yasası adı altında yasalaştırılır. Yasa, esas olarak tüm Rusya’da toprakların millileştirildiğini ilan eder ve büyük toprak sahiplerine ait toprakların yerel Sovyet olduğunu komiteleri tarafından nasıl el konulacağını anlatır.

Lenin’e göre, büyük toprak sahiplerine ait topraklara el konulması ve toprağın topraksız ve az topraklı köylüler arasında eşit dağıtılması, esas olarak burjuva demokratik devrim olarak değerlendirilmeliydi; bunun sosyalist devrim ile uzaktan yakından ilişkisi yoktu. Lenin’e göre, köylülüğün bu şekilde mülk sahibi yapılması ile serflik dönemine has ilişkilerin kırılacak ve tarımsal kesimde kapitalist ilişkilerin geliştirilmesi sağlanmış olacaktı. Lenin, bundan sonra da sosyalist sürecin başlatılması işinin Bolşeviklere düşen görev olduğunu söylüyordu. Bolşevikler, köylülüğün bu küçük burjuva beklentilerini aşmalarında yardımcı olacak, yani tarımda kolektif çiftliklerin kurulması aşamasına geçilecekti.

Öyle anlaşılıyor ki, diğer birçok değişkenleri ile birlikte, işçi ve köylü ittifakının sağlanması ve bunun için de “Rusya koşullarında burjuva devrimi strateji ve taktiklerini izlemesi”, devrim için olduğu kadar, devrimin yerleştirilmesi ve korunması için kaçınılmaz koşul olarak görülmüştü. Proletaryanın, köylülüğün desteğini alması gerekmekteydi, ya da en azından çıkarları tam olarak burjuvazi ile uyuşan tarım burjuvazisinin etkisiz duruma getirilmesi gerekiyordu. Bu amaçla Bolşevikler, köylülüğün temsilcisi olan Sağ ve Sol Sosyal Devrimciler (SD) ile işbirliği için ellerinden geleni yaptılar. Toprak kararnamesi ve buna dayalı olarak çıkartılan yasa, kelimesi kelimesine SD’lerin hazırladığı taslağın aynısıydı.

Lenin’e göre burjuva demokratik devrim önermesinin ne anlama geldiğini ve uygulamasını bilmek gerekti. Bunun için somut koşulların somut tahlili yapılmalı ve farklı sınıfların konumları açıklıkla ortaya konmalıydı. Bu bağlamda, Plehanov’un başını çektiği kesimin ileri sürdüğü gibi, “burjuvazinin öncü rolü” ya da sosyalistlerin liberalleri desteklemesi gerektiğini ileri sürmek saçmalıktı. Lenin’e göre Rusya’nın gelişimi, iki ana çizgi doğrultusunda olabilirdi. Ya, eski toprak sahipliği ekonomisi, süregelen ilişkilerini temelde koruyarak yavaş yavaş salt kapitalist “junker” tipi dönüşüm geçirir; feodal sistem, bir başkalaşım içine girerek tarım sisteminin tümü kapitalist hale dönüşür, bunun sonucunda, eski “üstyapı” korunmuş olurdu; bu süreç içinde orta köylülük yeni egemen kesimin yanına geçerken, yoksul köylülük ise geniş çapta mülksüzleşirdi. Yada, toprak beyliği ve buna dayalı üstyapının kırılması, karşı devrimci burjuvazinin etkisiz hale getirilmesi ile proletaryanın ve köylü yığınlarının egemen konuma getirilmesi, işçi ve köylü yığınları için meta üretime altında mümkün en iyi koşullarda üretici güçlerin kapitalist bir temel üzerinde en hızlı ve en özgür gelişimi sağlanabilirdi.[6]

Lenin, Kasım 1917 içinde yapılan Köylü Kongresinde, Sol SD’lerle yapılan koalisyonun samimi bir işbirliği olduğunu, toprağın köylüler arasında dağıtılmasının, proletaryanın yürüteceği işçi kontrolü, bankalara el konması, tüm üretimin proletarya devletince yürütülmesi davasına engel oluşturmayacağı için destekleneceğini söyler.[7] Ancak SD’ler içinde ve esas olarak toprak sahiplerini temsil eden SD’lerin sağ kanadını oluşturan kesimde huzursuzluk vardır. Bu huzursuzluk, SD’lerin sağ ve sol olarak bölünmesine yol açar. Bolşevikler, sol SD’lerle koalisyona devam eder.

İşçi-köylü ittifakının önemli dönüm noktalarından biri, Kurucu Meclis toplantısının Bolşevikler tarafından dağıtılması, bunun ardından toplanan Üçüncü Köylü Sovyetleri Kongresi sırasında yaşandı. O güne kadar olan süreç içinde yeni Sovyet Hükümetinin etki alanı oldukça genişlemiş, bu aynı zamanda köylülerin toprak işgallerini yaygınlaşmasına yol açmıştı. Kongrenin toplandığı Ocak 1918 ayına kadar olan süreçte, toprak işgalleri neredeyse tüm Sovyetlerin hakim olduğu Rusya içinde tamamlanmış gibidir. Böyle olmasına karşın, siyasi durum, hala daha SD’lerin yararına ve Bolşeviklerin aleyhine gelişmektedir. Her ne kadar koalisyon içinde yer alıyor olmalarına karşın, SD’lerin Bolşeviklere karşı açık ve gizli düşmanlıkları devam etmektedir. Bu arada, Kurucu Meclis’in da dağıtılmış olması, bunu son çare olarak gören toprak sahipleri için tam bir darbe olmuştur. Bütün bu belirsizlik içinde, Köylü Kongresinin son gününe hazırlanan toprak yasası taslağı yetiştirilir.

Toprağın Sosyalleştirilmesi adı altında hazırlanan kanun, Rusya’da köleliğin kaldırılmasının 57’nci yıldönümünde yayınlanır. Yasa’nın 9. Maddesi tüm toprakları Sovyetlerde, her düzeyde oluşturulan Köylü Sovyetlerinin emrine verir. 3. Madde, toprağın onu işleyene ait olduğunu söyler. 12. Madde, toprağın eşit dağılımını öngörür. Lenin, Yasa’nın 11. Maddesi ile tarımda sosyalist ilkelerin getirilmiş olduğunu söyler. Bu maddede, yeni teknik uygulamalarla tarımsal verimliliğin artırılması, sosyalist ekonomiye geçiş amacıyla kolektif tarım sisteminin geliştirilmesi öngörülmektedir. Ne var ki, bir temenniden öteye gitmeyen bu madde, zaten pratik olarak diğer maddelerin yanında tümüyle işlevsiz kalmamaktadır.[8]

Lenin, daha sonra bunu itiraf edecek, her ne kadar yasanın burjuva demokratik devrim açısından bir ileri adım olsa da, sosyalist devrim açısından hiç bir geçerliliğinin olmadığını söyleyecektir. Ne var ki, Lenin’in bu açık itirafının bile yetersiz olduğu, yasa ile getirilen uygulamalarla ortaya çıkan durumu hiç de yansıtmadığını söylemek gerekiyor.

Yasada, toprağın nasıl dağıtılacağı ile ilgili ayrıntılar ve hesaplama yöntemleri yer alıyor olmasına rağmen, uygulamada bunların hiçbirinin pratik geçerliliğinin olmadığı anlaşılır. Lenin, tarımda burjuva devriminin ancak proletaryanın öncülüğünde gerçekleştirilebileceğini söylemiştir; ama ne var ki, devrimci proletaryanın tarımsal alanda nüfuzu hemen hiç yoktur. Bütün köylü Sovyetleri, ezici çoğunlukla toprak sahibi köylülerin temsilcilerinden oluşur. Denilebilir ki Ekim Devrimi, ağırlıklı olarak tarımda güç ilişkileri üzerinde hiç bir etki yaratmamış, tam tersine, toprak sahipliğine dayalı eski güç dengesini köylü Sovyetleri ve toprak komiteleri aracılığı ile meşrulaştırmıştır. Öte yandan proletaryanın, bu güç ilişkilerini değiştirme doğrultusunda şansı yok gibidir; çünkü proletarya devleti, toprak sahiplerinin temsilcileri olan SD’ler ile çok hassas bir dengede koalisyon içindedir ve Bolşevikler, bu koalisyonun sürdürülmesi için elinden gelen çabayı göstermek durumundadır. Bu koalisyonun samimi ve içten bir birliktelik ile sürdürüleceği, zira proletarya davası ile köylülerin topraklara el koymaları arasında herhangi bir çelişki olmadığı, bizzat Lenin tarafından ifade edilmiştir.

Geniş Rusya topraklarında ve Sibirya steplerinde, yasanın nasıl uygulandığı ve toprak dağılımının fiilen nasıl gerçekleştirildiği konusuna pek bir şey söylenemez, ama en azından bölgedeki toprakların durumu ve hakim ilişkiler bakımından bunun mevcut güç ilişkileri ile belirlendiği ve genel olarak bunun da çok çeşitlilik gösterdiği söylenebilir. Bu çok çeşitlilik içinde genel kanı, topraksız yada az topraklı köylülerin, kendilerinden daha varlıklı olanlara kıyasla bu yağmadan daha az pay almış olduklarıdır. Bu da Bolşeviklerin merkezde kontrolü kaybetmemek adına ödemiş olduğu bedel olmuştur.

Bu bedelin hiç de yabana atılır olmadığı kısa bir zaman sonra ortaya çıkacaktır. Daha Ocak 1918 aylarında zengin köylüler ve spekülatörlerin faaliyetleri sonucunda merkezde gıda kıtlığı baş gösterecek ve bunun yıl boyunca sürmesi nedeniyle, ülkede savaş ekonomisi uygulamasına geçilecektir. [9]

Toprakların köylüler tarafından el konması, sosyalizme geçiş için öngörülecek bir önlem olmadığı gibi, tam tersine tarımda sosyalizme geçişin önünü tıkayacak bir uygulamadır. Lenin, gidin ve topraklara el koyun demekle, eski mülkiyet biçimini, özünde değiştirmeksizin yeni köylü mülkiyeti biçimine dönüştürmektedir. Belli bir büyüklükte toprağın birden çok sayıda mülkiyete bölünmesi ise, ilkel tarım tekniklerine davetiye çıkarmaktan başka bir şey olmayacaktır. Bu şekilde toprak mülkiyetindeki çeşitliliğin azaltılması yerine keskinleştirilmesi teşvik edilmiş olmaktadır.

Topraklara el konması çağrısının, toprakta süregelen hakimiyet ilişkilerini değiştirmede ne gibi etkisi olabilir? Toprak komiteleri olsun olmasın, halen daha zengin köylüler ve kırsal burjuvazi, Rusya köylerinde hakim sınıf niteliğindedir. Böyle bir tarım devriminden yarar sağlayacakların başında hiç kuşku yok ki zengin köylüler gelecektir. Bu da çok açık bir şekilde, köylüler arasındaki eşitsizliği azaltmak değil, ama artırmak anlamını taşır. Çelişkiler azalmaz, tam tersine artar.

Bir zamanlar, eski düzende tarımın çözülmesi ile yoksullaşmış ve topraksız veya az topraklı yoksul köylü konumuna düşmüş olanların şu veya bu şekilde, toprak sahibi yapılması, artık dişini tırnağına takıp uğrunda mücadele edeceği bir mülke sahip olması anlamını taşımayacak mıdır? O zaman, gelecekte üretimin toplumsallaştırılması sürecinde, aynı şekilde tarımsal alanda yapılacak çalışmalar, bu şekilde mülk sahibi köylü kitlelerini karşısında bulmayacak mıdır?

Napolyon, feodal beylerin topraklarına el koydu ve bunu askerleri arasında dağıttı. Napolyon askerleri, bundan sonra Fransız Devriminin yılmaz savunucuları oldular, bütün Avrupa’da feodalizmi yerle bir ettiler. Lenin ve yandaşları, Rusya köylüsüne toprağa el koymalarını söyleyerek aynı sonucu elde etmeyi umuyor olabilirler. Ama, Rusya köylüsü toprağı kendi bileğinin hakkı ile ele geçirdi. Bu nedenledir ki, kendisine bu imkanı sağlayan devrime destek vermeyi hiç aklından geçirmeyecektir. Tam tersine, topraklarına el koyduğu devleti ve kent halkını açlığa mahkum etmekte gecikmeyecektir.

Bolşevikler, sanayinin merkezileştirilmesi, bankaların ve ticaretin kamulaştırılmasını savunurken neden aynı şeyi toprak için düşünmüyorlar, tam tersine toprağın merkezi yapısını kırıyorlar? Oysa Lenin, devrim öncesinde kendi tarım programı çerçevesinde bunun tam tersini düşünüyor, toprağın lanet SD’lerin, köylülerin kendiliğinden hareketine karşı korumayı düşünüyordu. Ama şimdi, Leninist tarım reformu, tüm ülke çapında çok güçlü bir sosyalizm düşmanı yarattı. Bu yeni toprak mülkiyeti, hiç kuşku yok ki, eski toprak sahiplerinden çok daha güçlü bir düşman haline gelmiş bulunuyor.[10]


___________________

[1] V. I. Lenin, The Tasks of the Proletariat in the Present Revolution, Pravda, s. 26, 7 Nisan 1917.

[2] Lenin”in bu çözümlemeyi yaparken izlediği yöntem ilginçtir: “Teori gridir dostlarım, ama hayat ağacı sonsuza dek yeşildir. Eskiden yapıldığı gibi burjuva devrimini “tamamlama” sorununu ortaya atmak, canlı Marksizm’i ölü metinlere feda etmek demektir”. V. I. Lenin, Nisan Tezleri,

[3] Vladimir Lenin, Seventh All-Russian Conference of the R.S.D.L.P. (B.), Resolution on the Agrarian Question, Pravda, No. 45, 13 Mayıs 1917.

[4] Vladimir Lenin, To the Citizens of Russia!, Seçme Eserler, cilt 26, s.236.

[5] Vladimir Lenin, Report on Land, Second All-Russia Congress of Soviets of Workers' and Soldiers' Deputies, October 26 (November 8) .

[6] Lenin, Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi, Sol Yay., s. 22.

[7] Vladimir Lenin, Alliance Between the Workers and Exploited Peasants, Toplu Eserler, Cilt 26, s. 333-35.

[8] E.H.Carr, Bolşevik Devrimi, Metis Yay., Cilt II. s. 47.

[9] Tarımda yaşanan sosyalizmden geri dönüş, R. Luxemburg için bir kez daha kaygı vericidir; Lenin’in işçi köylü ittifakı anlayışını eleştirir. Ona göre, ilk bakışta toprakların köylülerce el konması, büyük toprak sahipliğine son verme ve köylüleri devrimci hükümetin yanına çekme doğrultusunda çok kesin bir çözüm gibi görülebilir. Ama bunun sosyalist ekonomi ile uzaktan yakından ilişkisi yoktur. Bir kere, bu şekilde toprakta sosyalist üretim tarzı şansı tümüyle yitirilmektedir. Belki tarımda demokratik devrim için bir aşama yapılması öngörülmektedir; ama bu sanayi ve tarım ekonomilerini birbirinden ayırmak demek olur ki, bu durum, burjuva toplumuna özgüdür. Oysa bunun tam tersi yapılmalı; her ikisi bisr araya getirilmeli ve her ikisi için öngörülecek tek bir ekonomik politika doğrultusunda birleştirilmeleri sağlanmalıdır. Rosa Luxemburg Internet Archive (marxists.org) 2000.

[10] Rosa Luxemburg, The Russian Revolution – The Land Policies, Publisher: Workers Age Publishers (New York), © 1940.